Bu blogda Turkce karakterler kullanmayacagim. Sirke de kullanmayacagim. Kizartma da yok. Yani her sey cok kolay!
Edit: Vazgeçtim. Hepsini de kullanacağım!

10 Mayıs 2015 Pazar

Latife’nin Çakma Mozaik Pastası ve Muz Yemis Manda Tatlisi

Konuk yazar dedim, bagrima bastim, iyice tepeme cikti! Neredeyse bloguma el koyacak. Bi de boyle afralar tafralar, "sevgili okuyucum" diye hitap etmeler falan... Terbiyesizlik! Neyse... “Muz Yemis Manda Tatlisi" yapti, ben de tatliyi yedim. Guzel olmustu, onun hatirina yayinliyorum bu tarifi. Bu tarifi derken, aslinda 2 tarif var, ondan bu kadar uzun. (Bi de kocamin gevezeliginden tabi.) Tariflere baslik koymaya calistim istediginizi okuyun diye ama ic ice yazmis, mecburen hepsini okuyacaksiniz. Bir de sonucta benim blogum oldugu icin hic cekinmeden mor italik notlarimi ekledim.  Buyrun:

-----------

Sürekli okuyucularımın (Yani geçen haftaki postu okuyanların) bildiği gibi, geçen hafta krep yapmaya çalışmıştık. Oluşturduğumuz krepin analitik düzlemdeki varlığını tartışmış, gerektiğinde krizleri nasıl fırsata çevireceğimiz konusunda hep birlikte beyin cimnastiği yapmıştık. Akabinde Latife “Aslında oğlum o değil de sen bununla mozaik pasta yapacakmışsın lan, uff” falan demiş canımızı istetmişti. Yani tamam biraz çarpıtıyorum “Lan” falan demez yani Latife. Ama bu kibar tutum, mozaik pastamızın fikir annesinin Latife olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Bu nedenle pastamızın adını “Latife’nin Çakma Mozaik Pastası” koydum.

Neyse, hemen tarifimize geçelim.

Malzemeler:
- Bir adet “Uff, oolum, mozaik pasta” diyecek Latife
- Kavanozların dibinde kalan kuruyemişler (Misal bi ceviz, badem falan işte)
- Bikaç çeşit meyve (Tutup da karpuz koymayın ha, sonra bana bu vicik vicik oldu diye gelmeyin)
- Bitter çikolata. Ne kadar bitter o kadar iyi
- Arzu edildiği takdirde protein tozu (Biz spora basladik da...)
- Hindistancevizi rendesi ve yağı
- Pekmez ya da benzeri aşırı tatlı tatlandırıcı.
- Pekmez kesmezse daha da aşırı tatlı tatlandırıcı olarak vanilya esansı (ama seker yok)
- Mutfak robotu
- Mutfak robotunu zamanında durduracak akıl - fikir
- Alüminyum folyo
- Buzlukta boş yer

Öncelikle ihtiyacımız olan, geçen haftaki tarifimizdeki tatağı elde etmek. Ancak bu aşamadan önce halletmemiz gereken bir şey var. Kuruyemiş! Yani bence mozaik pastaya fındık - fıstık çok yakışır, o da böyle puskevit gibi sert sert sonuçta. Kuruyemişleri mutfak robotu kuruyken - geçen haftanın tarifini hazırlamadan önce inceltmek iyi fikir, sonuçta kuruyemişler olabildiğince kuru kalsın isteriz. Onun için öncelikle dolapta dibinde azıcık kuruyemiş kalmış kavanozları boşaltıyoruz:

Ben fındık, kaju, ceviz, badem ve kabak çekirdeği kullandım. Siz artık hangi kavanozun dibinde az kalmışsa onu kullanın. Böylelikle boşalan kavanozu yıkar, taze kuruyemiş doldurursunuz. Mutfakta “Kazan - Kazan” politikası önemlidir.


Efendim sonra kuruyemişlerimizi mutfak robotunda inceltiyoruz. Bu aşamada dikkat etmeniz gereken husus, çok inceltmemek. Bakın mesela ben fotoğraf çekicem diye çok inceltmişim, daha bu aşamada kafamdaki mozaik pasta gitti. Yani ben düşünmüştüm ki bunlar çok daha kalın olsun, sonra geçen haftanın tarifindeki tatakları ekleyeyim, çokolat gelsin falan. İşte mutfakta bir anlık dikkatsizlik nelere gebe, görüyorsunuz. Bu da size ders olsun.

Hayır bi de çok yapmışım dibinde azıcık kalan kavanozları bitireyim diye. Ya kusura bakmıyosunuz di mi ben baya kaybettim rotayı, artık mozaik pasta yapmıyoruz. Afedersin Latife. <Kriz yönetimi mode on> Neyse halledicez durun bakalım. </Kriz yönetimi mode on>

Şimdi dikkat ederseniz elde ettiğimiz kuruyemiş miktarı ziyadesiyle fazla. Ben diyorum ki çalışmamızı ikiye bölelim, iki ayrı şey yapalım. Birinde çabuk bozulacak süt - meyve falan gibi şeyler kullanmayalım ki haftaya da yiyebilelim. Hayır bissürü olacak yani çünkü belli. Kim yiyecek bu kadar şeyi? Tamam, şimdi ilk partiyi - çabuk bayatlayanı yapıyoruz. Öncelikle dolaptan bikaç meyve falan çıkaralım:
(Yoksa sizin dolabinizda her daim dragon fruit yok mu?!!! Aaa!)

Meyveleri doğrayalım. Akabinde azıcık süt ekleyelim.

Kuruyemiş kıymıklarımızın yarısını falan da karışımımıza ekleyelim.

Geldik çokolat kısmına. Çokolatımız tadelle falan olmayacak tabi, sağlıklı bişiy yapıyoruz burda. Yoksa krep-nutella tarifi vermesini de bilirdim yani. Gerçi krep konusu biraz sıkıntılı (iyyy hatirlatma) ama neyse. Kısaca böyle çoğu kakao olan bi çokolat buluyoruz. 

Ooo, bakın çokolatımızın şekeri ne kadar da az. Misal Nutella olsa 100 gramında 66 gram şeker var. Oha yani afedersiniz. 30 gram yağ var. Yuh! Margarine şeker dök ye aynı. Neyse çok üstüne gitmeyelim şimdi, iki gün sonra Ozan Nutella kaşıklarken yakalanmış (O NUTELLAYI MASAMDA ISTIYORUM?!) diye paparazzilere falan düşeriz alimallah. Sonra uğraş dur.

Süper sağlıklı çokolatımızı bir bıçak vasıtası ile pinçik pinçik ediyoruz. Böylelikle daha kolay eritebiliriz. Belki pinçiklemeden de kolay eriyordur ama ben seviyorum pinçiklemeyi.

Çokolatımızı benmarı usulü eritiyoruz. İsveçli çikolata ustalarına göre çikolataya su değmemesi çok önemlidir. Bu nedenle lütfen dikkat edin, sıcak su bardağın içine sıçramasın.


Erittiğimiz çokolatı karışımımıza ekliyoruz.

Bardağın dibini keskin olmayan bir bıçak vasıtası ile güzelce temizliyoruz. (Keskin olmaması önemli, sonra bana “Dilimi kestim senin tarif yüzünden” diye gelmeyin.)

Şimdi bıçağı yalayacağımızı düşünüyorsanız büyük bir gaflet ve dalalet içindesiniz. Azıcık sabredin allasen.

Yaa, dedim ben. Azıcık bekleyince her şey ne güzel oluyor bak. Çokolatlı bıçağımızı şöyle iyice kuruyemiş kıymıklarıyla kaplıyoruz. Tüm yüzeyi kıymıklarla kapladıktan sonra bıçağımız yalamaya hazııır! (Bu asamada ev sakinleriyle paylasmaniz onerilir. Siddetle onerilir!)

Şimdi üzerine çokolat boca ettiğimiz karışımımıza geri dönebiliriz. İyice karıştırın çokolatla o diğer - tarif neredeyse bitmek üzereyken hala isim veremediğimiz - karışımı.

Bu aşamada tadına bakmak gerekiyor. Ben baktım, böyle acı acı - pis bisiy olmuş. Tabi Nutella değil %90 kakaolu bitter çokolat kullanmanın kötü tarafları da var. Ben tatlandırmak için azıcık muz, süt ve vanilya esansı ekledim.

Sonra karıştırıp bi daha baktım tadına. Valla olmuş yani bence, güzel. Kıvamı da fena değil. Hadi gene iyisiniz ha sevgili okurlar. Baya baya bisiye benzedi. Ben de şaşkınım.

Şimdi hazırladığımız karışımı bir tabağa aktarıyoruz.

Hindistanceviziyle - ya da ne bileyim başka bişiylerle süslüyoruz. Süslemezsek neye benzediğini sadık okurlarım (Oha daha ikinci yazıdayız ne sadığı kuzum?) (Oha hakkaten!) tahmin etmekte zorlanmayacaklardır.

Ve böylece bittii! Bir mozaik pasta değil belki ama baya böyle kek desen kek de değil, mmm, tart gibi zaten değil, kek hamurunu andıran ama pişme ihtiyacı olmayan, ben diyeyim fındıklı çokolat siz deyin “Muz Yemiş Manda Tatlısı” bişiy elde ettik. Normal koşullarda bunu dolaba koyup şöyle bikaç saat falan soğutmak lazım yemeden önce. Biz dayanamadık azıcık lüplettik. Soğuyup katılaşınca daha düzgün kesilir diye tahmin ediyoruz, bakalım, ilerleyen saatlerde bir test daha yapacağız. (Daha ne kadar ilerleyecek o saatler, bilmiyorum. Bir turlu yapamadik ikinci testi.) Lezzet iyi ama yani, onu söyleleyim. Bu manda işini biliyor. (Biliyor valla.)

--
Şimdi gelelim ikinci denememizeee. Hatırlarsınız, mozaik pastayı beceremeyince - ve tabi malzemeyi de yanlışlıkla haddinden fazla yapınca - iki farklı datlı yapmaya karar vermiştim. Az önce yaptığım lezzetli olan, ama çabuk bozulacak olan. Bu sanırım daha çikin bişiy olacak, çünkü ne bir meyve ne bir süt, hiçbişiy yok anacım, kuru kuru çokolat olacak. Du bakalım çıkmayan candan umut kesilmezmiş.

Öncelikle mutfak robotumuzun ucunu değiştiriyoruz. Zaten o diğer keskin olan uç yüzünden mozaik pasta yapamıyoruz. Her şeyi unufak etti otobüs kafalı. (Ismail ne alaka ya! Ille sokacak eski sevgilisini!) Hayır ben düşünmedim bari sen düşün, abi dur yeter de, inceltmiyim daha fazla de. Robot olacaksın yanı sonuçta. Terminatör yarısı sayılırsın. Beceremeyeceksen robot demeyelim, otomatik rende - ufalandırgaç falan diyelim. Neyse şeyapmıyım şimdi, sonra ona kadar saymak falan gerekiyo bissürü iş.

Efendim elde kalan kuruyemiş kıymıklarını, az bişiy hindistancevizini, ‘ben biraz da protein tozu koydum siz ister koyun ister koymayın’ı falan hepsini bu kendini robot sanan gerizekalıya dolduruyoruz. (Cok kabasin.)

Çokolatlarımızı pinçik pinçik yapıyoruz. (Gormemisin fotograf makinesi olmus, bi daha bi daha cekmis. Hih!)

İsveçli çikolata ustalarının “Çikolataya şu değmez” lafı doğru mu değil mi test etmek için çokolatımıza bire bir ölçüde sıcak şu ekliyoruz. Sonuçta İsveçli de değiliz çokolat ustası da değiliz afedersiniz. Ya güzel olursa yani, di mi? Zaten süt de koyamıyoruz çabuk bozulmasın diye, ne koyalım allaşen? Yağ mı koyalım böyle vıcık vıcık? Ha? Bi dakka ya aslında azıcık da yağ koyayım dur doğru diyorum ha. İki tatlı kaşığı hindistancevizi yağı ekliyoruz. Çokolatımızı bir güzel eritip karıştırıyoruz.

Akabinde ufalandırgacın içindeki kuru karışıma erittiğimiz çokolatı boca ediyoruz. Karıştırıyoruz. Bakın kıvamı nasıl da hoş oldu.

Tamam kıvam oldu. Peki tadı oldu mu? Yoo dostum yoo. Bildiğin acı lan bu! İşte %90 çokolat lobisi hep. Neyse, telaşa mahal yok, çözüm yolumuz çok. Ben bu acı karışımı tatlandırmak maksadıyla, birkaç kaşık hurma şurubu ekledim. Daha önce hiç kullanmadığım için, olur mu olur ha dediğim için hurma şurubunu tercih ettim, ama gözüm pekmezde kaldı. Neyse işte siz de tatlandıracak bişiyler seçer eklersiniz. Sonra şöyle bir karıştırdım, tadına baktım, acılığın çoğu gitmiş azı kalmış. Dedim ben buna azıcık da vanilya esansı ekleyeyim. Normalde - normal tatlılara birkaç damla falan yetiyor. Benimki normal olmadığı için şöyle bi yarım tatlı kaşığı falan koydum gitti. (Yarim tatli kasigi mi?! Yuh! E hani saglikliydik?)

Heh, oldu galiba. Yani hem kıvam iyi, hem lezzet iyi. Daha ne olsun? (Bu noktada mutfaga ben geldim. O yuzden sonraki fotograflarda 2 el var.)

Şimdi geldik işin püf noktasına. Püf nokta şudur ki, elde ettiğimiz karışımı mozaik pasta yapmaya çalışmayın. İçindeki partiküllerin boyutu bu yapıya uygun değil, toplum böyle bir mozaik pastaya hazır değil. Ne bileyim böyle tabağa falan koyun, soğutun, dilimleyin yiyin. Ya da işte top top yapın böyle, hindistan ceviziyle -tarçınla falan taçlandırın. Bilemedin ekmeğin arasına koyun yiyin. En doğrusu o yani. 

Ama biz yola mozaik pasta diye çıktık ve o mozaik pastayı yapacağız. Zaten çakma mozaik diyoruz. Hatta tarif bizim üstümüze kalmasın diye, “Latife’nin Çakma Mozaik Pastası” diyoruz. Yani olursa olur, olmazsa olmaz, bize ne? Sonuçta bi yerde Latife’nin tarifi yani. Hep onun ve ufalandırgacın suçu kötü olursa.

Karışımımızı bir spatula vasıtası ile alüminyum folyo üzerine aktarıyoruz. Aynı spatula vasıtası ile düzeltmeye çalışıyoruz. Olabildiğince dikdörtgen prizmaya benzeteceğiz.

Oldu bence. Baya baya mozaik pastaya benziyor. Kesitini görmediğimiz sürece sıkıntı yok yani. (Guzel gorunuyo haa.)

Mozaik pastamızı alüminyum folyo ile kaplıyoruz. Böylece hem buzlukta dış etkenlerden korumuş olacağız, hem yabancı gözlerden saklamış - biz açılışını yapana kadar lüpletilmesini engellemiş olacağız, hem de kimse bakıp “Bu ne biçim mozaik pasta?” diyemeyecek. Mutfakta “Kazan - kazan” önemlidir, ama “Kazan - kazan - kazan” daha da önemlidir.

Bu aşamada mozaik pastamıza buzlukta bir yer açmak gerekiyor, ki işin en zor kısmı bu. Kolay gelsin. (Avustralya'nin butun sucuklarini tepelemeseydin yer kalirdi. Ama sucuk onemli. Yine bkz. gecen haftaki tarif.)

İşte bittiii! Mozaik pastamız, daha doğrusu “Latife’nin Çakma Mozaik Pastası”, neredeyse yemeye hazır. İşte azıcık donacak, sonra buzluktan çıkarıp buzdolabına atacağız, sonra bi tadına bakacağız. Bizim elimizde zaten daha çabuk bozulacak olan “Muz Yemiş Manda Tatlısı” olduğu için buzluktan indirme aşamasını birkaç gün sonra yaparız. Artık olursa oluuur, olmazsa Latife’nin hatası olur. Olamaz mı? Olabilir. (Olamaz mi? Olabilir. https://youtu.be/WupdHJwijA8?t=330)


PS - Karım (ben!) bana doğumgünü hediyesi olarak yeni lens aldı, 1.4 apperture. Hevesimi alana kadar her şeyi 1.4 çekiyorum, fotoğraflar ondan böyle. Kusura bakmayın artık yani. Zaten çoğu tek elle çekilmiş şeyler. İnsan bi gelir yardım eder (!!!!!) sevgili okur. Afedersin bi elim çokolat bulaşığı diğeri yağ içinde. Bari gelmiyosunuz bi kitchen hand tutun fotoğrafçı ayarlayın asistan yollayın bişiy yapın kuzum. Bu şartlarda çalışamam ben.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder